Efsane Sporcular
Olimpiyat Oyunları bizlere sadece sportif bir eğlence sunan organizasyonlar değildir. Oyunların dünyaya kazandırdığı en önemli kazanımlardan biri de yarattığı kahramanlardır.
Bu kahramanlar Olimpiyat ruhunun somutlaştığı en iyi örneklerdir.
Şampiyon olan atletlerin arasında gerek şartlardan doğan, gerekse fiziksel engeller nedeniyle rakiplerine göre bir adım geriden yarışa başlayan bir çok sporcu vardı.
Bunlardan biri de Macar atıcı Karoly Takacs`dı.
Takacs, Macar ordusunda astsubaydı. Bir gün elinde tuttuğu el bombasını atmakta geç kalınca bomba elinde patladı ve sağ elini kopardı.
Ancak Takacs, hayata bağlı bir insandı. Zayıf olan sol eliyle ateş etme alıştırmaları yapmaya başladı.
1948 yılındaki Olimpiyatlarda tabanca ile atış müsabakalarında iki altın madalya kazandı; 580 puan topladı. Bu puanlarla mevcut dünya rekorunu da kırmış oluyordu.
4 sene sonraki Olimpiyatlarda ise 579 puan toplayarak iki altın daha kazandı.
ABD`li sprinter Wilma Rudolph 1960 Roma oyunlarında tüm izleyicilerin kalbini kazanmıştı. Rudolph, 100, 200 metrede ve 4×400 metre bayrak yarışında toplam 3 altın madalya kazanarak zor bir başarı elde etmişti. Ama Rudolph`un izleyenlerin kalbini kazanmasına asıl neden olan bu şampiyonluklar değildi.
Rudolp tam 22 kardeşin 20.siydi. Çocukluğunda çocuk felci geçirmişti ve sekiz yaşına kadar dayanaksız yürüyememişti. Bir bacağı neredeyse hiç tutmuyordu. Ama büyük bir direnç ve sebatla çocuk felcini yenmeyi başardı ve üç altın madalyanın sahibi oldu.
Üçüncü yaz olimpiyatlarında, Londra`da, İtalyan atlet Dorando Petri, bedenin ruhla mücadelesini en şiddetli şekilde yaşadı. Londra Olimpiyatı`nda maraton ilk defa bugünkü resmi 42195 metrelik uzunlukta koşuldu. Yarışın bu ölçüde olmasının nedeni tamamen Prenses Mary`nin yarışın başlangıcını yatak odasının penceresinden izlemek istemesiydi.
Petri, yarışın sonlarında stadyuma girdiğinde çok yorgun bir halde idi. Girince yanlış yöne döndü ve koşmaya devam etti. Hakemlerin uyarısı ile doğru yönde koşmaya devam etti. Ama öyle halsizdi ki piste yığıldı kaldı. Kaldırdılar.
Bitiş çizgisine yetkililer tarafından adeta taşınarak götürülünceye kadar 3 kez daha düştü.
Bitiş çizgisini bu şekilde birinci olarak geçti. İtalyan bayrağı derhal göndere çekildi. Ancak ikinci sırada gelen ABD`li Johnny Hayes, bu duruma itiraz etti. İtiraz haklıydı. Altın madalya Hayes`e verildi.
1984 Olimpiyatlarında ABD`li Greg Louganis, kule ve tramplen müsabakalarında iki altın madalya kazandı. Aynı başarıyı 4 sene sonra Seul`de yinelemek istiyordu.
Ancak elemelerde başını sıçrama tahtasına çarptı. Kafasına dikiş atılması gerekiyordu. Dikişler atıldı atılmasına ama Louganis müsabakadan çekilme niyetinde değildi. Ertesi gün havuza geri döndü. Ve o unutulmaz duble dublesini gerçekleştirdi.
Her kahraman hak ettiği övgüyü kazanamıyor ne yazık ki.
1912`de Stockholm`de Jim Thorpe, dünyanın gördüğü en mükemmel atlet olduğunu kanıtladıktan sonra diskalifiye edildi.
Pentatlon ve dekatlonda altın madalya kazanması büyük bir sürpriz olarak karşılandı. Kral Gustav V kendisini bizzat kutladı; madalyasını kendi elleri ile Thorpe`un boynuna taktı ve takarken “Beyefendi, siz dünyanın en büyük atletisiniz” dedi.
Thorpe`un diskalifiye edilmesi bundan bir sene sonra gerçekleşti.
1909-1910 tarihlerinde yarı profesyonel beyzbol oynamıştı. Bu da amatör sporcu statüsüne aykırı bir durumdu. Madalyaları elinden alındı. Kendisinden sonra gelen sporculara verildi. Ama bu sporcular sonradan verilen madalyaları kabul etmediler. 1950`de yüzyılın ilk yarısının en iyi atleti seçildi. 1982 yılında ise madalyaları kendisine manevi olarak iade edildi. Çünkü Thorpe 1953`te ölmüştü.
Bir yanıt yazın